“Çocuğum ders çalışmak istemiyor,” “Odasına giriyor ama 10 dakikada bir çıkıyor,” “Kitap açmak yerine sürekli telefona bakıyor.” Bu cümleler, günümüz ebeveynlerinin en sık dile getirdiği endişelerin başında geliyor. Çocuğun derse karşı geliştirdiği ilgisizlik, ebeveynler için hem bir hayal kırıklığı hem de geleceğe yönelik bir kaygı kaynağıdır.
Peki, bu ilgisizliğin temelinde ne yatıyor? Çoğu zaman “tembellik” veya “şımarıklık” olarak etiketlenen bu durum, aslında çok daha derin ve karmaşık sorunların bir belirtisidir. Çocuklar doğaları gereği meraklıdır. Öğrenmek, onların temel bir içgüdüsüdür. Eğer bir çocuk öğrenmeye karşı direniyorsa, bu merakı engelleyen bir bariyer var demektir.
Bu makalede, çocuklarda derse ilgi duymamanın altında yatan 5 ana nedeni, psikolojik, bilişsel ve çevresel faktörleriyle detaylı bir şekilde inceleyecek ve her bir neden için ebeveynlere yönelik uygulanabilir çözüm stratejileri sunacağız.
1. Bilişsel Zorluklar: Öğrenme Güçlükleri ve Dikkat Eksikliği (DEHB)
Çocuğun derse ilgisiz görünmesinin en yaygın, ancak en sık göz ardı edilen nedenlerinden biri, onun kontrolü dışında gelişen bilişsel zorluklardır.
Sorunun Kökü: “Yapamıyorum” Hissi
Çocuğunuz “tembel” değil, “mücadele ediyor” olabilir.
-
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB): DEHB olan bir çocuk için 40 dakikalık bir dersi dinlemek, gürültülü bir konserin ortasında fısıltıyla konuşulanı anlamaya çalışmak gibidir. Zihinleri sürekli olarak farklı uyarılara atlar. Odaklanmak, onlar için olağanüstü bir zihinsel çaba gerektirir. Ders ilgisizliği, aslında odaklanamamaktan kaynaklanan bir tükenmişliğin sonucudur.
-
Özgül Öğrenme Güçlükleri:
-
Disleksi (Okuma Güçlüğü): Harfleri ters görme, yavaş okuma veya okuduğunu anlayamama durumudur. Okumak, temel öğrenme becerisidir. Eğer çocuk okurken acı çekiyorsa, okumayı gerektiren (tarih, fen, edebiyat gibi) tüm derslerden kaçınmaya başlayacaktır.
-
Diskalkuli (Matematik Güçlüğü): Sayıları anlamlandırma, basit işlemleri yapma veya matematiksel sembolleri tanımada zorlanmadır. Çocuk için matematik dersi, yabancı dilde bir metni çözmeye çalışmak gibi anlamsız ve kaygı verici hale gelir.
-
Disgrafi (Yazma Güçlüğü): Düşüncelerini yazıya dökememe, okunaksız el yazısı veya dil bilgisi kurallarını uygulamada zorlanmadır.
-
Bu çocuklar “çalışsalar da yapamayacaklarına” inanmaya başlarlar. Bu duruma psikolojide “öğrenilmiş çaresizlik” denir. Sürekli başarısızlık deneyimi, çocuğun motivasyonunu tamamen kırar ve “Madem yapamıyorum, neden deneyeyim ki?” diyerek dersten tamamen kopar.
🔍 Ebeveynler İçin Çözüm Stratejileri
-
Profesyonel Değerlendirme Alın: Eğer çocuğunuzun çabasına rağmen sürekli başarısız olduğunu, okurken harf atladığını, odaklanamadığını veya basit matematik işlemlerinde zorlandığını gözlemliyorsanız, vakit kaybetmeden bir çocuk psikiyatristi veya pedagogdan profesyonel değerlendirme alın. Erken tanı, müdahalenin başarısı için kritiktir.
-
Okulla İşbirliği Yapın: Tanı konulursa, okul rehberlik servisi ve öğretmenleriyle konuşarak çocuğunuz için Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı (BEP) hazırlanmasını talep edin. Bu plan, çocuğunuzun öğrenme hızına ve şekline uygun bir destek programı sağlar.
-
Süreci Övün, Sonucu Değil: “100 aldın” yerine, “Bu problemi çözmek için 15 dakika boyunca çabaladığını gördüm, seninle gurur duydum” deyin. Çabayı takdir etmek, çocuğun özgüvenini yeniden inşa eder.
-
Alternatif Öğrenme Yolları: Dersler sadece okuyarak öğrenilmez. Konuyu belgesellerle (görsel), deneyler yaparak (kinestetik) veya birlikte tartışarak (işitsel) pekiştirmeye çalışın.
2. Motivasyon Eksikliği ve Psikolojik Faktörler
Bilişsel bir engeli olmayan pek çok çocuk da derse karşı yoğun bir isteksizlik duyabilir. Buradaki anahtar kelime “motivasyon”dur.
Sorunun Kökü: “Neden Öğrenmeliyim?”
Çocuk, ders çalışmak için anlamlı bir neden bulamıyorsa, ilgisini kaybeder.
-
İçsel Motivasyon Yoksunluğu: Günümüz eğitim sistemi genellikle dışsal motivasyona (notlar, takdir belgesi, ceza almama) odaklanır. Oysa asıl öğrenme, içsel motivasyon (merak, keşfetme arzusu, yeterlilik hissi) ile gerçekleşir. Çocuk, derslerin sadece “sınavı geçmek” için olduğunu düşünürse, öğrenmenin keyfini kaybeder.
-
Akademik Kaygı ve Başarısızlık Korkusu: Bazı çocuklar için dersler, bir öğrenme alanı değil, bir performans alanıdır. Hata yapmaktan, eleştirilmekten veya alay edilmekten o kadar korkarlar ki, hiç denememeyi tercih ederler. “Hiç çalışmadım, o yüzden düşük aldım” demek, “Çok çalıştım ama başaramadım” demekten daha az acı vericidir.
-
Düşük Öz-Yeterlilik: Çocuk, kendi yeteneklerine inanmıyorsa (“Ben zaten matematik yapamam,” “Fen benim kafama girmiyor”) o derse karşı bir ilgi geliştirmez. Bu inanç, genellikle geçmişteki olumsuz deneyimlerden veya ebeveynlerin/öğretmenlerin olumsuz etiketlemelerinden kaynaklanır.
-
Amaçsızlık: Çocuk, öğrendiği bilgilerin (örneğin integral veya Osmanlı tarihi) kendi hayatıyla veya geleceğiyle ilgisini kuramazsa sıkılır. “Bu benim ne işime yarayacak?” sorusu, ilgisizliğin en net ifadesidir.
🔍 Ebeveynler İçin Çözüm Stratejileri
-
Öğrenmeyi Hayatla İlişkilendirin: Matematikteki oranları mutfakta kek yaparken kullanın. Tarih dersini, o dönemi anlatan bir film izleyerek veya bir müzeyi gezerek somutlaştırın. “Bu bilgi ne işe yarar?” sorusuna birlikte cevaplar bulun.
-
Merakı Tetikleyin: Ona cevapları vermeyin, sorular sorun. “Sence bitkiler neden güneşe döner?” “Bu köprü sence nasıl ayakta duruyor?” Merak, motivasyonun yakıtıdır.
-
“Büyüme Zihniyeti” (Growth Mindset) Aşılayın: Çocuğunuza zekanın sabit bir şey olmadığını, çabayla gelişebileceğini anlatın. “Matematik kafan yok” yerine, “Matematikte henüz yeterince pratik yapmadın” deyin. Hataları, öğrenmenin doğal bir parçası olarak normalleştirin.
-
Kontrolü Ona Verin: “Hemen odana git ve 1 saat tarih çalış” demek yerine, seçenekler sunun: “Ödevlerini yemekten önce mi yapmak istersin, sonra mı? Önce matematikten mi başlamak istersin, Türkçe’den mi?” Kontrol hissi, sorumluluk duygusunu artırır.
3. Ailevi Tutumlar ve Olumsuz Ev Ortamı
Bazen sorun çocuğun kendisinde veya okulda değil, doğrudan evdeki atmosferdedir. Çocuklar, çevrelerindeki gerilimi bir sünger gibi çekerler.
Sorunun Kökü: Baskı ve Dengesizlik
Ebeveyn tutumları, çocuğun akademiye bakışını doğrudan şekillendirir.
-
Aşırı Baskıcı (Otoriter) Ebeveynlik: “Mutlaka 100 almalısın,” “Günde 4 saat çalışacaksın.” Bu tür katı kurallar ve yüksek beklentiler, çocuğun üzerinde muazzam bir performans kaygısı yaratır. Çocuk, ailesinin sevgisini “başarılı olma” koşuluna bağladığını hisseder. Bu baskı, bir süre sonra pasif-agresif bir dirence (ders çalışmayı tamamen bırakma) dönüşebilir.
-
Kıyaslama: “Kuzenine bak, fen lisesini kazandı,” “Arkadaşın hep takdir alıyor, sen neden alamıyorsun?” Kıyaslama, çocuğun motivasyonunu artırmaz; aksine, özgüvenini yok eder. Çocuğa “Sen yetersizsin” mesajı verir ve onu yarıştan çeker.
-
Aile İçi Çatışma ve Düzensizlik: Evde sürekli tartışma, ekonomik sıkıntılar veya ebeveynler arasında tutarsız kurallar varsa, çocuğun zihni derslere odaklanamaz. Bir çocuğun temel ihtiyacı güvende hissetmektir. Evde kendini güvende hissetmeyen bir çocuk, zihinsel enerjisini hayatta kalmaya (duygusal olarak) harcar, akademiye değil.
-
Fiziksel Ortamın Yetersizliği: Çocuğun kendisine ait sessiz, düzenli bir çalışma alanının olmaması, sürekli televizyon sesi veya kardeş gürültüsü gibi dikkat dağıtıcıların bulunması, odaklanmayı fiziksel olarak imkansız hale getirir.
🔍 Ebeveynler İçin Çözüm Stratejileri
-
Beklentilerinizi Gözden Geçirin: Çocuğunuzun kapasitesini (bilişsel, duygusal) ve ilgi alanlarını gerçekçi bir şekilde değerlendirin. Her çocuk doktor veya mühendis olmak zorunda değildir. Onun potansiyelini keşfetmesine yardımcı olun, kendi hayallerinizi ona yüklemeyin.
-
Kıyaslamayı Derhal Durdurun: Çocuğunuzu sadece kendi dünkü haliyle kıyaslayın. Gelişimine odaklanın.
-
Güvenli ve Huzurlu Bir Ev Ortamı Sağlayın: Çocuğun duygusal ihtiyaçlarının karşılandığı, kendini değerli hissettiği bir atmosfer yaratın. Ebeveynler arasındaki sorunları çocuğa yansıtmamaya özen gösterin.
-
Çalışma Alanı ve Rutini Oluşturun: Çocuğa ait (bir oda olması şart değil, evin sessiz bir köşesi de olabilir) düzenli bir çalışma masası sağlayın. Her gün belirli saatlerde (örneğin akşam 8-9 arası) ailecek “sessiz saat” veya “kitap okuma saati” uygulayın. Ebeveyn olarak sizin de o sırada elinizde telefon yerine bir kitap olması, güçlü bir model oluşturur.
4. Okul Ortamı ve Eğitim Metotları
Çocuk evde meraklı ve ilgiliyken, sadece okulda veya belirli derslerde ilgisizse, sorun okul kaynaklı olabilir.
Sorunun Kökü: Uyumsuzluk ve Korku
Okul, çocuğun öğrenme stiline veya sosyal ihtiyaçlarına cevap veremiyor olabilir.
-
Eğitim Metotlarının Uyumsuzluğu: Her çocuk aynı şekilde öğrenmez. Bazı çocuklar görseldir (şemalar, videolar), bazıları işitseldir (dinleyerek), bazıları ise kinestetiktir (dokunarak, yaparak). Eğer eğitim sistemi sadece anlatıma (işitsel) dayalıysa, kinestetik bir çocuk 40 dakika boyunca sırada otururken “patlayacak” gibi hisseder ve ilgisini kaybeder.
-
Öğretmenle İlişki: Özellikle ilköğretim çağında, çocuğun öğretmeniyle kurduğu bağ, derse olan ilgisini doğrudan belirler. Kendini öğretmen tarafından görülmemiş, anlaşılmamış veya haksızlığa uğramış hisseden bir çocuk, o öğretmenin dersine karşı bir duvar örer.
-
Akran Zorbalığı (Bullying): Bu, derse ilgisizliğin en ciddi ve sinsi nedenlerinden biridir. Okulda fiziksel veya duygusal zorbalığa uğrayan bir çocuk için okul, bir öğrenme yuvası değil, bir tehdit alanıdır. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine göre, güvenlik ihtiyacı karşılanmadan (barınma, can güvenliği), bilişsel ihtiyaçlar (öğrenme) karşılanamaz. Çocuk dersi değil, teneffüste başına gelecekleri düşünür.
-
Aşırı Kolay veya Aşırı Zor Müfredat: Eğer müfredat çocuğun seviyesinin çok altındaysa (üstün potansiyelli çocuklar), çocuk sıkılır. Eğer seviyesinin çok üstündeyse, kaygılanır ve pes eder. Her iki durumda da ilgi kaybolur.
🔍 Ebeveynler İçin Çözüm Stratejileri
-
Öğretmenle Düzenli İletişim Kurun: Sorunları suçlayıcı bir dille değil, “çözüm ortağı” olarak paylaşın. “Çocuğum evde bu konuyu anlıyor ama sınavda yapamıyor, okulda bir odaklanma sorunu mu gözlemliyorsunuz?” gibi yapıcı sorular sorun.
-
Zorbalık Belirtilerine Karşı Uyanık Olun: Çocuğunuz okula gitmek istemiyor, sık sık karnı ağrıyor, eşyalarını kaybediyor veya içine kapanıyorsa, akran zorbalığını araştırın. Okul yönetimiyle derhal iletişime geçin.
-
Çocuğunuzun Öğrenme Stilini Keşfedin: Çocuğunuzun nasıl daha iyi öğrendiğini (izleyerek mi, yaparak mı?) gözlemleyin ve bu bilgiyi öğretmenle paylaşın.
-
Ders Dışı Aktiviteleri Destekleyin: Okulu sadece akademik başarıdan ibaret görmeyin. Çocuğun okulda sosyal ilişkiler kurabileceği (spor takımları, kulüpler) alanlara yönelmesini teşvik edin. Okulda “ait” hissetmek, akademik ilgiyi de artırır.
5. Fiziksel İhtiyaçlar ve Dijital Dengesizlik
Modern çağın en büyük problemi: Yorgun bedenler ve aşırı uyarılmış zihinler.
Sorunun Kökü: Yetersiz Uyku ve Aşırı Ekran
Biyolojik denge bozulduğunda, zihinsel performans düşer.
-
Uyku Eksikliği: Öğrenme, sadece ders başında olmaz. Asıl öğrenme ve bilgilerin kalıcı hafızaya aktarılması, derin uyku sırasında gerçekleşir. Geceleri geç yatan, yeterli (yaşına göre 9-11 saat) uyumayan bir çocuk, ertesi gün dersi dinleyecek biyolojik enerjiye sahip değildir. Beyin sisi (brain fog) yaşar.
-
Dengesiz Beslenme: Yoğun şekerli, işlenmiş gıdalarla beslenmek, kan şekerinde ani yükseliş ve düşüşlere (sugar crash) neden olur. Bu dalgalanmalar, çocuğun dikkatini ve enerjisini sürdürmesini imkansız hale getirir.
-
Hareketsizlik: Enerjisini atamayan çocuk, bu enerjiyi sınıfta odaklanmak yerine kıpırdanarak harcamak zorunda kalır.
-
Ekran Bağımlılığı ve Anlık Tatmin: Bu, günümüzdeki ilgisizliğin belki de en kritik nedenidir.
-
Dopamin Döngüsü: Sosyal medya, oyunlar ve kısa videolar (TikTok, Reels), beyne anlık ve yüksek dozda dopamin (haz kimyasalı) salgılatır.
-
Ders Çalışmanın Değersizleşmesi: Ders çalışmak ise gecikmiş tatmin gerektirir. 40 dakika çaba harcayıp bir konuyu anlamanın verdiği haz, 10 saniyelik komik bir videonun verdiği hazla rekabet edemez.
-
Beyin, kolay ve hızlı olanı tercih eder. Bu durum, çocuğun dikkat aralığını kısaltır ve zorlu, uzun soluklu görevlere (ders çalışma gibi) karşı toleransını sıfırlar.
-
🔍 Ebeveynler İçin Çözüm Stratejileri
-
Net Ekran Süresi Kuralları Koyun: Çocukların teknolojiye ihtiyacı var ancak sınırlara da. “Ödevler bitmeden ekran yok,” “Yatmadan 1 saat önce tüm ekranlar kapanıyor” gibi tutarlı kurallar belirleyin. En önemlisi, bu kurallara siz de uyun.
-
Uyku Rutinini Korumaya Alın: Hafta sonu dahil olmak üzere, çocuğunuzun her gün aynı saatte yatıp aynı saatte kalkmasını sağlayın. Yatak odasını serin, karanlık ve sessiz tutun.
-
Sağlıklı Beslenmeyi Teşvik Edin: Kahvaltının önemini vurgulayın. Çocuğun çantasına cips yerine kuruyemiş, meyve gibi sağlıklı atıştırmalıklar koyun. Yeterli su içtiğinden emin olun.
-
Hareketi Artırın: Çocuğu mutlaka bir spor dalına veya en azından dışarıda serbest oyuna teşvik edin. Fiziksel aktivite, hem stresi azaltır hem de beyne giden oksijeni artırarak odaklanmayı kolaylaştırır.
İlgi Duymamak Bir Sonuçtur, Neden Değil
“Çocuğum derse ilgi duymuyor” cümlesi, bir teşhis değil, bir yardım çağrısıdır. Tembellik, nadiren gerçek nedendir. Gerçek neden; öğrenememenin verdiği çaresizlik, anlaşılmamanın getirdiği kaygı, baskının yarattığı stres, zorbalığın verdiği korku veya ekranların yarattığı sahte tatmindir.
Ebeveyn olarak görevimiz, bu davranışı yargılamak değil, altında yatan nedeni bir dedektif gibi araştırmaktır. Bu süreç sabır gerektirir.
Çözüm, daha fazla baskı uygulamak veya çocuğu suçlamak değil; empati kurmak, gözlem yapmak ve doğru soruları sormaktır. Çocuğunuzla onun hakkında konuşmayı bırakın, onunla konuşmaya başlayın. Ona derslerini değil, hayallerini, korkularını ve okulda onu neyin mutlu ettiğini sorun.
İlgi, zorla yaratılamaz; ancak merakı tetikleyen, çabayı takdir eden ve çocuğu güvende hissettiren bir ortamda kendiliğinden filizlenir.
Kaynak : https://psikiyatrirehberi.com.tr/
İlgili içerik, yapay zekâ tabanlı sistemlerle üretilmiş, uzman editörler tarafından incelenmiştir. Yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi bir değerlendirme yerine geçmez.
